Güneş isteksizce beliriyor. İstemiyor hüzün dolu bir gün daha geçsin. Hayat kaynağıyken bu kadar isteksiz yaşama şahitlik etmek istemiyor. Her şeye rağmen doğuyor güneş. Bütün adaletsizliklere, üzüntülere, acılara rağmen doğuyor. Bu yüzden umut simgesidir güneş. Her yeni gün yeni bir umudun doğduğu gündür. Karanlık yerini yavaş yavaş aydınlığa bırakıyor. Kuşlar güneşi bile beklemeden doğan yeni günün habercileri olarak neşeyle kanat çırpıyorlar. Yıldızlar birer birer kayboluyor karanlığın çekilmesiyle. Günün ilk saatleri her zaman umut ve huzur doludur. Mutluluk verir o anı yaşayan kişiye. Gökyüzünde karanlık ve aydınlığın yaptığı dans, havanın yavaş yavaş aydınlanması bu evrenin bize hediye ettiği görülmesi gereken anlardan biridir. Ama insanlar doğayı, doğanın verdiği hediyeleri farketmezler. Kendi yapay yaşamlarıyla ilgilenmekten başka hiçbir güzelliğe dikkat etmezler. Çoğu hayat hüzün doludur. Üzüntüsünün sebebi olarak aşkı bahane eder. Ama aşk insanı üzmez ki. Aşk insana verilmiş en değerli duygudur. Aslında çoğu insan aşık bile olmaz, sadece öyle zanneder. Mesela aşk tek taraflı olmaz, aşk çift taraflı da olmaz. Aşkın tarafı yoktur. İnsan adını veremediği çoğu duyguya aşk adını verir. Ama aşk güneşin doğuşu ve gecenin yerini alışındaki karanlık ve aydınlığın arasındaki ince çizgi gibidir. Geceye kayarsa insan o çizgiden mutsuzluk, üzüntü gibi bunaltıcı duygulara sahip olur. Gündüze kayarsa hiçbir şeyi olduğu gibi görmez. Sadece mutlu hisseder ama hep eksiktir. Aşk aradaki o çizgidir. Herkes yaşayamaz yani sadece yaşadım zanneder çoğu kişi. Böyledir işte insanlar, yarım gönülle bir öpüşü aşk zannederler. Güneşin her doğuşu içimi umutla doldurur. İnsanların aşkı öğreneceği konusunda umut verir.

Bir yanıt yazın