d3c6b8b1-e281-41d5-a91e-8a6850574daa

Ay ışığı gibi bembeyaz tenini izlemek, yaşamak için gerekli her insan ihtiyacından daha önde gelirdi bende. Açık kırmızının en güzel tonunun hayat bulduğu, masum kıvrımlardan oluşan, zarafetin temsilcisi ince dudaklarının her hareketini aklımın en derinlerine, en kalıcı şekilde işlerken hiç düşünmedim bir gün her şeyiyle benden kopacağını. Saçlarından yayılan altın sarısı sıcaklığın, kalbinizde en soğuk köşeyi ısıtabileceğine ve hatta yakıp, yıkıp, yara izleriyle dolu bırakabileceğine ilk elden şahit oldum. Acı veren güzelliğinin savaşı içerisinde beni çokça yaralayabiliyordu ama sadece tek şekilde öldürebilirdi. Bazen baktığımda ormanları, doğayı, varoluşu görebildiğim bazen ise dalgalı denizleri, fırtınalı bir gökyüzünü gördüğüm gözleri… Işığın, evrende varolmak eyleminde bulunmasının tek sebebi onun gözlerine hizmet etmek. İşte o gözler nasıl olur da dünya üzerinde bulunan hem en güzel manzara hem en tehlikeli silah olabilir.. Her türlü sonucunu kabullendim ve gözlerinin içine baktım, işte tam o an istemsizce belki benim ruhumun katili oldu. Bedenimin içinin alev aldığını, acı içinde olduğumu anımsayabiliyorum. O ana ait anılarımda hissettiğim en şiddetli, en yırtıcı duygu sanırım aşk adı altında ruhumun katli oldu. O andan itibaren hiçbir şey hissetmiyorum. İçimi dolduran tek şey onun yokluğu.